Artık eskisi gibi her
Hafta sonu birileri ile dışarı
çıkmak istemiyorum. Beni yoran ilişkiler, yeni tanışmalar, yeni yüzler aramıyorum.
Eski dostlukların da özetini çıkarmaya başladım.
İlişkilerde tasarrufa gidiyorsun her şeyde olduğu gibi ve
gereksiz insanları hayatından atmak istiyorsun.Yapmacık, inanmadan
konuşmak istemiyorum artık.
Beni anlamayanlarla konuşmak cümle kirliliği yaratıyor ve
hak edenlere saklıyorum enerjimi.
İstediğime istediğimi deme özgürlüğüne sahibim, eleştirme
hakkını oluşturan yaşamışlık ve yeterli yaş faktörü artık bende de var."Ben demiştim"
,"ben bilirim","ben zaten
anlamıştım",
Sendromunda olanlarla arkadaşlıkları bir kez daha
sorguluyorsun. İlişkilerini
sadeleştirmeye başlayınca sıra iyi ve kötü gün
dostlarını ayıklamaya geliyor. Kötü gün dostlarını belirliyor ve
onlara daha çok önem veriyorsun.
İyi gün dostu bulmak ne kadar kolaysa kötü gün dostu
bulmak bir o kadar zor, biliyorum.
Dostlar ihtiyaç olduğunda göçmen kuşlar gibi sıcağa
uçuyor ve sadece seninle birlikte sürüden
ayrı düşenler kalıyor.
Zamanın ne kadar kıymetli olduğunu öğreniyorsun buralara kadar
gelirken.
Uzun düz otobanlardan olduğu gibi, kestirme bozuk
yollardan da ulaşabilirsin hedeflerine.
Kestirmeleri de öğrendim gide gele. Boş geçen her
saniye değerli artık.
Daha yapılacak çok şey var ama, kendimi çok
yormaktan çok hırpalamaktan yana değilim.
Gerektiğinde "HAYIR" demeyi öğrendim ve bu
kelime başta karşındakine kırıcı gelse de senin için hayat kurtarıcı
olabiliyor.
Sevgiye önem vermek gerektiğini, zamanı geldiğinde elinde
sadece sevginin kalacağını biliyorum.
Sevgi paylaşıldıkça oluşuyor, olgunlaşıyor.
Aileme ve seçtiğim tüm dostlarıma daha önce göstermediğim
sevgi, anlayış ve ilgiyi gösteriyorum. Biliyorsun ki gidenlerin ardında sadece
iyilikler kalıyor, ne kadar sevgi dolu olduğu hatırlanıp
anılıyor.
Bana çok genç olduklarını hatırlatırcasına nedense tecrübelerimi,
fikirlerimi sormaya başladılar.
Vereceğim cevaplar belki çok anlamsız geliyor ama
yine de dinliyorlar ama ben biliyorum ki
yasamadan hiçbir şey öğrenilmiyor.
Yaşamışlığın oluşturduğu bir alçak gönüllülükle gülüyorum içimden sadece.
Artık daha şık giyiniyorum, senelerle birikmiş dolaplar
dolusu kıyafet var ve bunları kendimle paylaşmalıyım.
Ayıp, günah yada ne derler korkuları çoktan
geride kaldı .
Sonra Sezen'in şarkısındaki gibi anneni daha şık düşünüyorsun ve hatta
anlıyorsun.
İşte bu yeni alışmaya başlanan ve giderek hoşa giden yeni
duruma olgunluk deniyor.
Yaşamışlığın, görmüşlüğün, geride kalmış üflenmiş doğum
günü mumlarının bir sonucu kendiliğinden ortaya çıkıyor hayatın bir dönemecinde
bu olgunluk.
Ne zaman dersen herkese göre, ne kadar dolu
yasadığına göre değişiyor bu olgunluk çağına ermek.
İnanın bana hayattaki düşüşler, zor alınan virajlar bu
zamanı hızlandırıyor.
Kendi dünyanın küçüklüğünü keşfetmek ve buna rağmen
kendinin kıymetini bilmek çok ise yarıyor.
Bir gün hepimizin bu huzurlu olgunluğu
bulmasını diliyorum.Can Dündar
Her zamanki gibi ne güzel yazmış...
YanıtlaSilevet bencede
YanıtlaSil